in fact - Türkçe İngilizce Sözlük

in fact

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

"in fact" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 27 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
in fact zf. doğrusu
We have a right - in fact a duty - of participation.
Katılım hakkımız, daha doğrusu görevimiz bulunmaktadır.

More Sentences
in fact zf. aslında
In fact, we totally disagree with resorting to war to resolve the problems of terrorism.
Aslında terörizm sorununu çözmek için savaşa başvurulmasına kesinlikle katılmıyoruz.

More Sentences
General
in fact zf. gerçekten
Secondly, I would ask the Commission whether it is in fact willing to do anything before 10 October.
İkinci olarak Komisyona 10 Ekim'den önce herhangi bir şey yapmaya gerçekten istekli olup olmadığını sormak istiyorum.

More Sentences
in fact zf. oysa
My brother always thinks that he has to prove himself, while in fact we love him the way he is.
Kardeşim her zaman kendini kanıtlaması gerektiğini düşünür, oysa biz onu olduğu gibi severiz.

More Sentences
in fact zf. gerçekte
What programmes are in fact available to these states?
Bu devletler için gerçekte hangi programlar mevcut?

More Sentences
in fact zf. hatta
In fact, it is doing the opposite.
Hatta tam tersini yapıyor.

More Sentences
in fact zf. aslına bakılırsa
In fact, it is even enjoying a phase of permanent expansion at European and global level.
Aslına bakarsan Avrupa'da ve küresel düzeyde sürekli bir genişleme evresinin keyfini çıkarmaktadır.

More Sentences
in fact zf. doğrusu
We have a right - in fact a duty - of participation.
Katılım hakkımız, daha doğrusu görevimiz bulunmaktadır.

More Sentences
Colloquial
in fact expr. aslında
In fact, we totally disagree with resorting to war to resolve the problems of terrorism.
Aslında terörizm sorununu çözmek için savaşa başvurulmasına kesinlikle katılmıyoruz.

More Sentences
Idioms
in fact expr. gerçekten
Secondly, I would ask the Commission whether it is in fact willing to do anything before 10 October.
İkinci olarak Komisyona 10 Ekim'den önce herhangi bir şey yapmaya gerçekten istekli olup olmadığını sormak istiyorum.

More Sentences
Law
in fact expr. gerçekte
What programmes are in fact available to these states?
Bu devletler için gerçekte hangi programlar mevcut?

More Sentences
in fact expr. gerçekten
Secondly, I would ask the Commission whether it is in fact willing to do anything before 10 October.
İkinci olarak Komisyona 10 Ekim'den önce herhangi bir şey yapmaya gerçekten istekli olup olmadığını sormak istiyorum.

More Sentences
General
in fact zf. bilfiil
in fact zf. aslına bakarsak
in fact zf. adeta
in fact zf. filhakika
Phrases
in fact expr. öyle ki
Colloquial
in fact s. aslına bakarsanız
in fact expr. aslına bakarsan
in fact expr. aslına bakıldığında
in fact expr. doğrusunu istersen
in fact expr. gerçek şu ki
in fact expr. şu bir gerçek ki
Idioms
in fact expr. hakikaten
in fact expr. sahiden
Law
in fact zf. filvaki
in fact expr. hakikaten

"in fact" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 45 sonuç

İngilizce Türkçe
General
in actual fact zf. gerçekte
In my answer, I gave an example of events in actual fact taking the opposite course.
Cevabımda olayların gerçekte tam tersi bir seyir izlediğine dair bir örnek verdim.

More Sentences
Phrases
but in fact expr. ama aslında
At first sight this problem seems easy, but in fact it's difficult.
İlk bakışta bu sorun kolay görünüyor, ama aslında zor.

More Sentences
General
attorney in-fact i. vekil
grounded in fact s. gerçeklere dayanan
grounded in actual fact s. gerçeklere dayanan
in point of fact zf. aslını ararsan
in point of fact zf. gerçekten
in point of fact zf. aslında
in point of fact zf. aslını sorarsan
in the fact zf. gerçekte
in sober fact zf. aslında
in sober fact zf. hakikatte
in point of fact zf. gerçekte
in spite of the fact that bağ. karşı
in view of the fact that bağ. göz önünde bulundurarak
in spite of the fact that bağ. her ne kadar
in spite of the fact that bağ. gerçeğine rağmen
in spite of the fact that bağ. karşın
Phrases
indeed / in fact expr. nitekim
when in fact expr. mademki
when in fact expr. rağmen
when in fact expr. -ken
Colloquial
in point of fact expr. aslına bakarsanız
in point of fact expr. aslına bakıldığında
in point of fact expr. aslında
in point of fact expr. gerçek şu ki
in point of fact expr. şu bir gerçek ki
Idioms
in point of fact expr. gerçekte
Trade/Economic
mistake in fact i. maddi hata
error in fact i. maddi hata
Law
malice in fact i. açık kötülük
malice in fact i. bariz kötülük
attorney in-fact i. birinin adına imza atabilme yetkisi
assignee in fact i. fiilen temlik olunan
possession in fact i. fiili zilyetlik
conditions in fact i. fiili şartlar
assignee in fact i. fiilen devralan
assignee in fact i. fiilen temellük eden
assignee in fact i. fiilen devrolunan
conditions in fact i. hakiki şartlar
a nuisance in fact i. normal şartlarda kendiliğinden tehlikeli olmayıp özel durumlarda tehlike arz eden fiiller
attorney in fact i. resmi vekil
fraud in fact i. gerçek dolandırıcılık
act as an attorney in fact f. vekaleten temsil etmek
Politics
in law or in fact expr. hukuken veya fiilen